6 Kasım 2011 Pazar
5 Ekim 2011 Çarşamba
Bir hevestir yaşatan insanı
Caddebostan sahili şehrin en huzurlu yerlerinden. Bir tarafta çimler diğer tarafta deniz, hele bir de güneş batıyorsa, değmeyin keyfime. Hafta sonu pek kalabalık olur; o yüzden hafta içi daha gidilesidir. Kaykaycılar, rollercılar, koşanlar, bisiklete binenler, çimlerde yatanlar... Hevesliyim ya, hepsinden yapmışlığım var!
20 Ağustos 2011 Cumartesi
Çukurcuma'nın ruhu
Çukurcuma'da her şeyin bir hikâyesi var sanki. Kimi maddi olarak da değerli birtakım ıvır zıvırlarla dolu eskiciler, bu hisse kapılmama sebep oluyor kuşkusuz. Bu gül buketini de Çukurcuma'nın dar sokaklarından birinde, yerde gördüm. Güllerin kurumuş olmasına bakılırsa, birkaç gündür oradaydı. Kim bilir ne duygularla alınmıştı ve niçin oraya fırlatılmıştı?
16 Ağustos 2011 Salı
Anılar saçılmış odaya her yere
Dağınıklık dağının zirvesindeki çiçekli gömleği, hayatımda bir kez gittiğim ve büyük ihtimalle bir daha gitmeyeceğim bir yerde unuttum. Bu dağınıklık arasında neden en sevdiğim eşya kaybolmuş olabilir ki? Hiç önemli değil! Maddeye önem vermeme sınavını bir kez daha orta puan derecesiyle geçtikten sonra, yedi ay önce neden çektiğim belli olmayan bu fotoğrafa da gereğinden fazla anlam yüklememem gerek.
6 Haziran 2011 Pazartesi
Heykellere düşman ülkenin büyülü müzesi
17 Mayıs 2011 Salı
Her şey birbirine karışıyor
Portakalla turuçu karıştırmamak gerek. Görünüşleri aynıdır ama biri tatlı olur diğeri acı. Aman haa her yerde gördüğünüzü cebe atmayın; onların yerde olmasının bir sebebi vardır!!!
Geç olsun güç olmasın
12 Nisan 2011 Salı
Gırnata'dan Granada'ya
Granada, 'gırnata' kelimesinden geliyor. Zaten Avrupa'da en çok çingene nüfusunun yaşadığı yerlerden biriymiş. Alakası yok ama ek bilgi olsun...
Şehrin anahtarı
Amin Maalouf'un Afrikalı Leo'sunda Elhamra Sarayı, öyle etkileyici anlatılır ki sarayı gezerken tarihte yolculuk yapıyor gibi hissedersiniz. Elhamra Sarayı ve dolayısıyla Granada şehri, Endülüs bölgesinde Hristiyan egemenliğine geçen dönemim son Müslüman şehri. Şöyle ki Sultan Boabdil, 1492'de şehrin anahtarını Fernando'ya vererek, hiç savaşmadan teslim olmuş. Kitapta şehri terk etmekte olan Boabdil'in dönüp saraya son bir kez bakması üzerine annesinin "Erkek gibi savaşmadın, şimdi kadın gibi ağlama" benzeri bir şey dediği yazıyor. (Tarihi de erkeklerin yazdığını unutmayalım)
11 Nisan 2011 Pazartesi
Tepeden bakınca nara benzeyen şehir
Granada, İspanyolcada nar anlamına geliyor. Zaten bu meyve şehrin simgesi haline gelmiş. Tabelalarda, direklerde, kanalizasyon kapaklarında bile nar şekilleri var. Şehre tepeden bakıldığında da kızıl damlı evleri sağolsun, parçalanmış bir nara benzetiliyor.
8 Nisan 2011 Cuma
Gala olunmaz Gala doğulur
Salvador Dali'nin büyük aşkı, ilham perisi, pek çok resmine konu olmuş kadın: Gala Dali... Alkazar Sarayı'nda çektiğim bu fotoğraf bana o kadını hatırlattı.
5 Nisan 2011 Salı
Kullanılmamış tuvalet kâğıtları
Yer: Berlin, Mitte
Saat: 7.00 civarı
Güneş doğarken fotoğraf makinemi alıp dışarı çıkacak kadar enerjik olsam da, ortalığa tuvalet kâğıdı saçacak kadar sarhoş değilim. Neyse ki...
Boş içki şişeleri
Soykırım anıtında bir Beck's... Kunsthalle açık hava sergi alanında bir Jagermeister... Berlin'i daha iyi ne anlatabilir ki...
Arama Sonuçları
4 Nisan 2011 Pazartesi
Balkabağına dönüşmeden
Prensesler eve gece yarısından önce dönmelidir; güzel ve temiz kalpli olmalıdır; yakışıklı prens bulmalıdır. Çocuklara böyle şeyler anlatmak doğru mu yahu!
20 Şubat 2011 Pazar
1.618033988749894...
Formüllerle arası hiç iyi olmayan biri, devamlı hayatı formalize etmeye çalışırsa başarılı olabilir mi? Beşeri bilimlerle aşk-nefret ilişkisi gibi bir şey bu. Örneğin hayata bağlanmanın altın oranı neden olamaz? İş hayatıyla aşk hayatını çarp; aile hayatına böl; arkadaşlarla hobilerin toplamından çıkar. Olamaz mı, olabilir!
16 Şubat 2011 Çarşamba
Hüzünsüz hüzme
Kahramanımız yüzyıllık binanın ahşap penceresini yavaş yavaş açarken, içeri giren keskin gün ışığı gözlerini kamaştırır. Toz kokusuyla taze çimen kokusu birbirine karışır. Kuşların kanat çırpmasıyla da ahşap gıcırtısı... Bu bir korku senaryosu mu yoksa masal mı? Hangisi daha klişeyse o olsun!
7 Şubat 2011 Pazartesi
Bir direniş eylemi olarak resim yapmak
"Bugün insanların içinde yaşadığı yalnızlığı kim önceden bilebilirdi? Her gün dünyaya ilişkin gövdesiz ve sahte imgeler ağı tarafından yeniden onaylanan yalnızlık. Ama imgelerin bu sahteliği bir hata değil. Eğer kâr peşinde koşmak insanlığın kurtuluşunun tek yolu olarak görülürse, gelir elde etmek, mutlak öncelik haline gelirse, o zaman gerçekten varolanın itibar görmemesi, görmezden gelinmesi ve baskı altında tutulması gerekir. Bugün resim yapmak, yaygın bir ihtiyaca cevap veren bir direniş eylemidir ve umutlanmayı teşvik edebilir." -John Berger
5 Şubat 2011 Cumartesi
Sol aynadan güneş batıyordu
1 Şubat 2011 Salı
28 Ocak 2011 Cuma
Şirinler şehirde
Şirinler bile bu büyük şehre alıştı; biz niye yakınıp duruyoruz hâlâ? Tembel Şirin çalışma hayatına uyum sağlarken, Huysuz Şirin çoktan kraldan çok kralcı oldu bile. Gözlüklü Şirin gözlerini çizdirdi, Şirine mutluluğu ararken kendini unuttu, Şirin Baba'yı ise kimse takmıyor. Etrafta o kadar çok Gargamel var ki, o bile bunalıma girdi, antidepresanlarla yaşıyor.
18 Ocak 2011 Salı
Suskun prenses Suadiyonos
Kral Kadikoyus, ülkedeki hiçbir mert savaşçıyı güzeller güzeli kızı Suadiyonosa layık görememektedir. Yıllar geçtikçe Suadiyonos iyice içine kapanır. Kral artık önüne birçok eş adayı çıkarıyordur ama bu kez prenses hiçbirine "Evet" dememektedir. Kızının haline bir türlü çözüm bulamayan kral, sonunda kızının gönlünü fethedecek kişiye tahtını devredeceğini açıklar. Bunun üzerine Bağdatlı yakışıklı mimar dönemin en büyük tiyatrosunu yapar. Yakışıklı mimara yardım etmek isteyen Yunan tanrıları da sabaha karşı merdivenlere, prensesin kalbini çalacak şu cümleleri yazar: "Bakma suskun durduğuma yanardağlar da suskundur unutma!"
10 Ocak 2011 Pazartesi
Filtre kahve falı
6 Ocak 2011 Perşembe
İstasyon insanları
Bir gün bir istasyon gördüm trenleri geciken
Yolcular ellerinde tek kişilik bir bilet
Henüz bilmeseler de hayat bundan ibaret
İstasyon insanları buradalar tesadüfen
Aynı rüyayı görüp ayrı yerlere giden
3 Ocak 2011 Pazartesi
Boya!
İstanbul'da duvarlarda bir ara "Bel fıtığı 0535xxxxxxx" yazıları vardı. Sonra "Sinem Kobal seni seviyorum"ları gördük. Şimdi de "Boya!". Anlamı nedir bilemiyorum...
1 Ocak 2011 Cumartesi
Dışı seni, içi beni yakar
Eski çağlarda ölenlerin arkasında mum yakmak, bir çeşit kurbanmış. Şimdi ise süslü püslü mumlar, aşka kurban ediliyor sanırım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)