30 Aralık 2010 Perşembe

Topuklu mu düz mü?


Kadınlar ikiye ayrılır: Topuklularıyla rahat edenler ve düz ayakkabıdan şaşmayanlar.

28 Aralık 2010 Salı

Zeus Sunağı'nın temellerinden yükselen ağaç



Berlin'deki Pergamon Müzesi, gördüğüm en etkileyici müzelerden biri (Zaten Almanya'nın en çok ziyaret edilen müzesi). Müzeye girer girmez tüm heybetiyle sizi karşılayan Zeus Sunağı, Bergama'da M.Ö. 197-160 arasında yapılmış ve dönemin en etkileyici anıtlarından biriymiş. 1870'lere gelindiğinde Batı Anadolu'nun demiryolu inşasında çalışan Alman mühendis Carl Humann antik kenti bulmuş. 78'de ise koca Zeus Sunağı, Berlin'e taşınmış... Neyse, konumuz Osmanlı'nın tarihe ne kadar önem verdiği değil...
Pergamon Müzesi'nden birkaç ay sonra yolum Bergama'ya düştü. Ve Zeus Sunağı'ndan geriye ne kalmış diye merak ederken, gördüklerim beni daha da etkiledi. Her şey ortasından bir ağaç yükselen sunağın temellerinden ibaretti.


26 Aralık 2010 Pazar

Ev yapımı mojito



Önce iki dilim lime, bir tutam taze nane ve bir tatlı kaşığı toz şekeri iyice eziyorsun. Üzerine Bacardi, soda ve buz... Ev yapımı mojitomuz hiç de fena olmadı hani!

23 Aralık 2010 Perşembe

90 yıl sonra



24 Ocak 1920'de tüberküloz ve menenjit tanısıyla öldüğünde 36 yaşındaydı. İki gün sonra da karısı Jeanne, kendini beşinci kattaki odasının penceresinden atarak intihar etti. Üstelik ikinci çocuğuna hamileydi. Tüm bunlardan 90 yıl sonra bir Modigliani sergisi afişleri, şehrin her yanında...

20 Aralık 2010 Pazartesi

Narsist karga


Peri kızı Ekho, bir gün yakışıklı avcı Narkissos'u görür ve ona âşık olur. Ancak aşkına karşılık alamaz. Bu kara sevda yüzünden günden güne erir ve ölür. Bunun üzerine Olimpos dağında yaşayan tanrılar, Narkissos'u cezalandırmak ister. Günlerden bir gün avcı Narkissos susamış bir şekilde nehir kenarına gelir. Su içmek için eğildiğinde kendi güzelliği karşısında adeta büyülenir. Kendine âşık olmuştur. O şekilde ne su içebilir ne de yemek yiyebilir. Aynı Ekho gibi Narkissos da günden güne erimeye başlar ve orada kendini seyrederek hayata veda eder.
(Ne yani, çirkinliğiyle nam salan karga da narsist olamaz mı?)

Eğlendirmeye mahkûmlar!


Sirklerin birer eğlence değil, zulüm merkezi olduğuna dair eylemler dünyanın dört bir yanında yapılıyor. Hayvanları eğitirken çivili sopa, kırbaç, elektro şok gibi işkence aletleri kullanıldığını anlatan bu eylemcilerin pankartında 'Animal circus animal cruelty' yazıyordu.

17 Aralık 2010 Cuma

Tuzak mı sanat mı?


Bir örümceğin en fazla bir saatte ağını ördüğünü biliyor muydunuz? Veya yerinden havalanan bir örümceğin 5 kilometre kadar uzağa savrulabileceğini? Her neyse, örümceklerin avlanmak için tuzak olarak yaptıkları bu ağların aslında birer sanat eseri olduğu kesin. Yine bu sanat eserleri, evde pek hoş durmuyor tabii!

Üst üste mezar taşları




Eski Yahudi Mezarlığı (Old Jewish Cemetary), Avrupa'daki en eski Yahudi mezarlığı. 1439-1787 yılları arasında 200 bin civarında kişi buraya gömülmüş. Bu küçük alan için çok fazla sayı değil mi? Bu nasıl mümkün olmuş derseniz, her mezarda 12 tabutun üst üste sıralandığı belirtiliyor.

Çam ağacında süs olayım


St. Vitus Katedrali'nin arkasında Christmas için kocaman bir çam ağacı süslenmişti. Ben de biraz yakından inceledim ağacı!

16 Aralık 2010 Perşembe

Arada romantizm



Prag, Avrupa'daki en romantik şehirlerden biri olarak anılıyor. Dar sokaktan geçen bir çift, bir yansıma veya bir saat kulesi, romantizmin sebebi olabilir mi?

Sokaklardan yükselen sesler



Prag sokaklarında pek çok müzisyen hünerlerini sergiliyor. Aralarında akordeonun yanı sıra testere veya bardak çalanlar da var...

Karlı Karluv Köprüsü'nde...





Prag'ın en güzel yeri... Karluv Most, yani Charles Köprüsü... 1357-1400 yılları arasında yapılan köprünün kenarlarında 30 tane heykel bulunuyor. Yaklaşık 1700 yılında dikilen bu heykellerin çoğu Barok tarzında. Heykeller kadar sanatçılar da bu köprünün birer parçası gibi...

Kendini beğenmiş, cimri, isteksiz, zevk düşkünü olmayın


Prag'da dolaşan her iki kişiden birinin boynunda fotoğraf makinesi var. Bu nedenle ünlü saat kulesinin benzer fotoğraflarının binlerce kez çekildiğine eminim. Yine de saat kulesinin hikayesini anlatmadan geçemeyeceğim. Şöyle ki ünlü saati 15. yüzyılın sonlarında Hanuş Usta yapmış. Güneş'in, Dünya'nın ve Ay'ın konumlarını gösteren bu astronomik saat o kadar beğenilmiş ki, diğer ülkelerden teklifler almaya başlamış Hanuş Usta. Dönemin kralı, saatin benzerini yapamasın diye ustayı kör etmiş. Ne güzel bir teşekkür di mi! Bunun üzerine Hanuş Usta kendini saatin mekanizmasına atarak intihar etmiş.
Saatin etrafında dört tane kukla var. Bu kuklalar insanlara nelerden uzak durmaları gerektiğini anlatıyor. İlki, el aynasıyla kendine bakıyor ve kendini beğenmişliği sembolize ediyor. İkincisi, elinde altın torbası olan Yahudi, cimriliği temsil ediyor. Diğer taraftaki iskelet, yaşama karşı isteksizliği anlatıyor. Sonuncusu, elinde müzik aleti olan kukla zevk ve eğlenceye düşkünlüğü tasvir ediyor. Bu kukla Osmanlı'ya benzetiliyormuş.

15 Aralık 2010 Çarşamba

Pork translate


Prag Eski Şehir Meydanı'nda kurulan küçük kulübelerde farklı geleneksel lezzetler satılıyordu. Bunlardan biri de domuz çevirme. (Tabii ki adı bu değil; bunu ben taktım) Çok parlak durdukları kesin ama bana pek iştah kabartıcı gelmediler.

Eski Şehir Meydanı'nın en renkli karakterleri





Prag Eski Şehir Meydanı'nda dolaşırken, yuvarlak olmuş onlarca insanın arkasından eğlenceli bir melodi kulağınıza çalınıyorsa, şanslısınız demektir. Çünkü meydanın ünlü sokak caz grubu Staromestsky Dixieland'e denk gelmiş oluyorsunuz. Grup çalarken kendileri de o kadar eğleniyor ki, enerji herkese geçiyor. Kimi zaman baterist Steinhauser pet şişelerle davuluna vuruyor kimi zaman da trompetçi Plicka şarkı söylerken kendinden geçiyor...

14 Aralık 2010 Salı

Merhaba dünyalı ben kardan adam!


Boş boş dolanırken denk geldim ona. "Ahoj" dedi; "Bana bi poz verir misin?" dedim. Önce sağa döndü selam vererek objektifime gülümsedi, sonra da sola dönüp yoldan geçenlere kartopu fırlatırmış gibi yaptı. "Sağolasın" dedim; "Sbohem" dedi.

11 Aralık 2010 Cumartesi

Bu mavi ne kadar mavi?


Herkes renkleri aynı parlaklıkta mı görür? Yoksa bazıları renklere fazla mı ilgi gösterir? Ne olursa olsun, Zürih'e doğru giderken uçaktan gördüğüm bu manzara gerçekten etkileyiciydi.

Soldan git hep soldan




Malta'ya gidip de otobüs fotoğrafı çekmeden dönmek olmaz! Adanın simgelerinden biri olan bu otobüslerin onlarca çeşidi var ve hepsi çok sık geçiyor. İlk olarak 1905 yılında adaya getirilmeye başlayan bu otobüsler hakkında yazılmış kitaplar bile var. (Bu arada tabii ki direksiyonları sağda.)